“Şiir yalnızdır,yalnız ve yoldadır .Şiir bir başka olanı ister
onun bu başka olana,bir karşı olana ihtiyacı vardır. Onu
arar ve ona konuşur”.
Paul CELAN
Şiir kitaplarının okunup okunmadığını merak ediyorsanız kitapevlerini gezmeniz yeterli. Ülkemizin geneline bakıldığında üretilen eserlerin, sadece okuyucular tarafından değil, üreticileri tarafından da tüketildiğini görmek mümkün. Bu genellemeden sonra, şiir kitaplarının okunan kitaplar arasında alt sıralarda yer alması gerçeği sizi şaşırtır mı ? Bu soruya verdiğiniz yanıt göreceli olacaktır kuşkusuz. İstenilen şıkkı bulmanız için konuyla birebir ilgilenmelisiniz. Ya da çok iyi bir gözlemci ve araştırmacı yanınızın olması gerekli . Neden gerekli , biz yazıyoruz diye birileri tüketmeli mi? Siz eğer bir yazar veya şair değilseniz bunu önemsiz gibi görebilirsiniz. Bu konunun önemini şairler ve genç şairler açısından düşünmek gerekli.
Herkes şair olarak doğmuş olmayı ister mi, bilinmez. Var olan potansiyele yenilikler eklemeden her şeyi bilmeyi. Kaldı ki bu düşüncenin imkansız olduğunu yine şairler ve yazarlar bilmektedir. Okumanın, yazmanın ve yazdıklarını birileriyle tartışmanın nedenli gerekli olduğunu. Olayın sadece yetenekle bitmediğini, her işin inceliği olduğu gibi şiirinde bir yolu, yordamı ve işçiliği olduğunu. Şiiri ortaya çıkarmak için, nasıl bir süreç yaşandığı dizelere nasıl kıyıldığını… Evet dünyanın en zor işidir şiir. Gönüllü olmalı ve onu sevmelisiniz. ..
Şiir, ussal zorlamayla ,masa başında yazılan, çizilen bir uğraş değildir. Şair ben şu kurgularla,şu denklemlerle şiirimi oluşturuyorum demekle okura mekanik bir düşünceyi dayatacaktır. Bu da ifade ve sezgisel kavrayışı güçleştirecektir. Ürünün duygusal ve tinsel yapısının içinize sinmesi için izlenilecek yollardan biri ; duygusal beslenmenizin gözleminizin, algınızın…… çevrenizle sınırlı kalmamasıyla ilgilidir. İkinci yol; okuma alışkanlığınızla ilgilidir. Kendinizi ve şiirinizi ifade etmeniz konusunda yardımcı olacaktır. Şiirin dokusunu oluştururken bize rehber olan öğeler (sözcüklerdir, imgeselliktir tekniktir,yalınlıktır, izlektir, biçimdir ,biçemdir, estetiktir …..) tek başına şiirsel anlamda istenileni ifade etmeyebilirler. Ancak öğelerin tümü şiirin yapısını oluşturan DNA ‘lardır . Şiirin zenginliği, öğelerin yerinde ve doğru kullanılması ile ilgili özel bir çalışmayı gerektirir. Şairin aktarım gücü , dili kullanış ustalığı, şiirde yakalanan ses, evrensel bir bakış……iyi bir şiirin okuyucusuyla buluşması anlamına gelir. Öte yandan Şair’in okuyucuyla olan organik bağını koparma tehlikesi ise kendi şiirine olan uzaklaşmasıyla gerçekleşmiş olur. Ortaya çıkarılan yapıt, ister bireyci olsun , ister toplumcu, önemli olan duruşudur. Etik sorunlaı düşünülünce, Şair ve şiirinin örtüşmesi , onun arkasında olması , şiiri hakkındaki yetkinliğini ifade etmesi beklentinin ötesinde önemli bir tavırdır. Diğer taraftan okuyucudan, sanatçısını takip eden ve talep eden yanıyla bir duruş sergilemesi beklenir. Karşılıklı yapılan bu düşünce alış verişi ile, ortak fikirler bulunabildiği gibi , farklılıklar da tartışılabilir. Diğer yanıyla donanımlı sanatçı, çağının önünde düşünen, gören ve bunun için üreten kişi olarak, sahip olduğu misyonunun farkındadır. Nerede durduğu bellidir.
Kavram ve Karmaşa’nın 20. Sayısında yer alan, “Şiir yer yüzünde mi kalmalı” yoksa kendi “gettosuna mı” çekilmeli tartışmalarına söyleyecek bir sözümüz olmalı. Medyanın sanatçıyı okuyucusuyla karşı karşıya getiriş şeklinden biraz uzaklaşarak, biraz kendi içimize dönerek bunu yapmak gerekli. İçinize döndüğünüzde karşınız da kendinizi bulmanız doğal .Çünkü irdelemeniz gereken biri varsa, o da sizsiniz. Eğer bu ülkede söz söylemek gibi önemli bir hakkı görüyorsanız kendinizde, bunu iyi değerlendirmek gibi bir sorumluluğunuz vardır. Bu sözü söyleyecek, tartışacak yorumlayacak yada bir sonuca bağlayacak kadar niteliğe sahip olmalısınız. Demek ki iğneyi öncelikle kendimize batırmalıyız. Canımızı yakmalı ve bu anlamda acıyı tanımak ve tanımlayabilme şansı vermeliyiz .Kendimizi kaf dağından indirmenin ve fil dişi kulelerin içine hapsetmekten kurtarmanın zamanı. Yani revizyon zamanı. Bu konuda gelebilecek yardımlara ihtiyaç var mı , var.
Kültürel Açlığın Sınırı Yok,
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Edebiyat ve Sanat için ne kadar katkı sağlıyorlar bilmiyoruz. Ya da , onlar en iyisini yapıyorlar da biz basından takip edemiyoruz. Örneğin Bir Edebiyatçılar Derneğinin kirada olması bu bakanlıkları ne kadar ilgilendiriyor ? Bırakın genel Seçimleri (Şair ve yazarların aidatlarıyla ayakta kalmaya çalışan) etkinliklerde buluşmak için yeri olmayan bir dernek nereye kadar yaşayacak. Yılda birkaç bin kitabın kuruldan geçmesi sorumlulukların yerine getirilmiş olması gerektiğini mi düşündürmeli ? Milli hasılanın kaçta kaçı Sanata ve Edebiyata ayrılıyor. Daha iyisi Sanatın bu ülke için gerekli olduğuna inanan kaç bilinçli bürokrat var, buna yanıt bekleyelim. Sanat derken, ülkemiz medyasın da yer alan ve az gelişmiş ülkelerin eğlencesi haline gelen bu dayatmaları kast etmediğimiz bir gerçek. Bilinen ancak, çok da bir şeyler yapıl(a)mayan ülkemizde bu konularda ne yapılabilir ? Bir kez daha düşünelim.
Yayın organlarında kültür-sanat programları çoğaltılarak, şiire yer verilebilir, şairler ve yazarlar davet edilebilir. (Medyatik şairlerimizden,yazarlarımızdan bahsetmiyorum elbette) Hepsi yapılıyor diyebilirsiniz ancak, sizce yeterli mi ? Bu konuda Edebiyatçılar Derneğine, Yazarlar Sendikasına vd. derneklere önemli bir görev düştüğünü yazmaya gerek var mı bilmiyorum ( çalışmalar olduğunu okumuştum). Birilerine ulaşabilmek adına dergilerlerde eser yayınlatan kitap sahibi olan ya da olmayan Şairleri ve Yazarları daha önemli sorumluluklar beklemektedir. İyi bir organizasyonla birebir kitlelerle görüşmek, şiir atölyelerini yaygınlaşmasına katkı sağlamak ya da üniversitelere gidip gençler için ortam hazırlanması, Anadolu’ya gidilerek genç şairler , genç yazarlar ve Edebiyat severlerle buluşması gibi. Ne denli önemli olduğunu biliyorsunuz.
Yukarda anlatılmaya çalışılanlar dikkate alındığında, baştaki sorulara yanıt bulmak daha kolay olabilir. Özelikle biz yazıyoruz diye birileri bunu tüketmeli mi sorusuna. Tüketmeli çünkü ; şiirin üretimi içinde önemli bir katkı ve kazanım buna bağlıdır. Şairler ve okuru arasında ki bu özel bağın sürdürebilmesi bu anlamda önemlidir.
Şiir ve şair ne kadar da anlaşılmaya çalışılırsa çalışılsın, şiir nasıl üretilirse üretilsin eksik kalan şeyler olacaktır. Bu arada Paul CELEN söylediklerine kulak verelim “şiir hep yalnız kalandır, karşıtlık gerektiren, farklı olanı isteyendir ve önemlisi buna ihtiyaç duyandır “. Sonsuza kadar değişmeyecek tek şey belki de.
Ödül ,Ödüllendirme
Oktay Taftalı’nın, 1980 dönemi şair ve şiirini anlattığı “Ahlak, Estetik ve Şiir” adlı kitabına bakıldığında ele alınan sorunlar çok tanıdık geliyor. Geçen süre içerisinde değişen bir şeylerin olmaması, şaşırtıcı. Örneğin; ödüllerin tartışılıyor olması, şairlerin birbirleriyle çatışmaları, genç şairlerin,yine genç şairler tarafından görmezlikten gelinmesi, dedikodular vefasızlıklar vs… (1999 yılında gerçekleştirilen TÜYAP fuarı etkinliklerinde, şairlerin şiiri tartışmaları gerekirken kişisel çatışmalara girmeleri,kendilerini medyatik bir malzeme olarak sergilemeleri, bu konudaki kaygıları desteklemiştir ). Değişmeyen pek çok şey arasından birine , genç şairler için ödül ne ifade eder? Ona bakalım.
“ Şiirin acısı,başlangıçta/ emeği ,üretim sürecinde/ ödülü bitirilişinde, paylaşımında tecelli eder” diyen Taftalı kitabında, şairin yapmış olduğu iş dolayısıyla ödüllendirilmeye ihtiyacı olmayacağını ,bununla birlikte bu ödüllendirmenin şiiri yozlaştıracağından söz ediyor. Herkes, ödül kime verilir, hangi ödüller şiiri yozlaştırır ? gibi benzeri soruları çoğaltabilir: Ancak yine de şiir kime göre şiirdir sorusuna yanıt bulabilirsek, ödüllere ilişkin yaklaşımlara biraz daha esneklik kazandırmış oluruz.
Doğal olan şairin imgelere gebe kalabilmesi ve beslenmesidir. Gelişim sürecini tamamladıktan sonrada, şiirini doğurmasıdır, daha da önemlisi o süreçte verilen emeğin karşılığını bulabilmesidir. Bu karşılığın verilmesine neden, Şair’in tanınmış olması değildir (!) Ya da çok iyi bir insan olması da değil .Veya maddi anlamda destekleneceği içinde değil, şiiri kuşaktan kuşağa ses getirecek bir şiir olduğu içindir. Bu şekilde düşünmek içimizi rahatlattığı için şimdilik böyle düşünelim, aşağıda bahsedilenleri de göz ardı etmeden.
Kriterlerin değişkenliği, şiirin farklı biçimde değerlendirilebileceği anlamına geliyor. Bu durum şairlerin aynı noktada buluşmayabileceklerini de ifade eder. Oysa şiirde geçerli olan teknik ve yararlanılan öğelerdir. Birikim ve hayal gücü bu öğelerden nasıl yararlanacağınızı belirleyebilir. Ahbap çavuş ilişkisiyle ortaya konulan beğeniler, verilen bu ödüller, şiire mi yoksa şairine mi veriliyor tartışılmalıdır. Her şair,şiirinin kanatları suya değdiğinde kendi ödülünü kendisi alır. Önemli olan başka beğenilerin adil desteğidir. Şiir sanatı hakkında yetkin olmayan insanların,bu konuya yaklaşımı şaire ve şiirine verilen değerin hafife alındığını gösterebileceği için, bu da genç şairi hayal kırıklığına uğratmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Şiir doğası gereği para ve meta ilişkisinden uzak duran bir sanat olduğu gibi, sonucu itibariyle de parayla buluşabilir. Günümüzde milyarların ödül olarak şiire veriliyor olması medyatik yönü güçlendirirken, yozlaşmayı da beraberinde getirebilir. Geçmişte ve günümüzde hayatını şiirden kazanan şairlerin, on parmağın sayısını geçmediği düşünülürse, bu tür bir ödüllendirme sembolik olmaktan öteye gitmeyecektir. Bu abartılı rakamlar günümüz gerçeğini yansıtmadığından dolayı ,şiirin yozlaşmasından duyulan kaygılar da doğal karşılanmalıdır. Kaldı ki , verilen ve verilecek olan ödüller, şair açısından başarı ölçüsü sayılmayacağı içini , ödüllerin güzel bir anı olarak saklanılması fikrini destekleyecektir sadece. Öte yandan ,genç bir şair için ödül ,özendirmedir. Israrlı bir tavır sergilemesi açısından önemli bir etkidir. Ödül motivasyon için bir araçtır. Dergilerin takip ediliyor olması şairin tanınması ve okuyucu kitlesinin oluşması açısından, önem arz eder. Bu durum genç şaire gündeme gelme fırsatı sağlayacaktır.
Sonuç olarak ; zamanda saklı kalan ayrıntılarla şiir, gelecek yıllarda ederi para olan bir sanat dalı olacak mı ,olamayacak mı ? Bunu hep merak edeceğiz.
“ Genç şaire Öğütler “
Birçok insan şiir yazabilir ya da yazdığını zanneden birçok insan şair olabilir. Ve hatta yoldan geçen her beş kişiden biri de söylenilen gruba dahildir belki. Ve bu her beş kişiden biri şiirsel anlatımı yakalamışsa, bu konuda ısrarlı ise , neden şair olmasın diye de düşünülebilir. Çoğaltılabilecek bu tür önermelerden sonra aklımıza gelen soru, genç şair kimdir? Basit bir anlatımla ;
Genç Şair’e ; İçindeki madeni fark eden ancak, işleyecek yöntemleri bilmeyen kişidir diyebilir miyiz. Ya da edebiyat çevresinde yüreği bilge, kalemi genç olan mıdır şair. Belki de denizde somon balığıdır akıntıya kürek çeken…. Elbette Genç Şair , şiirinin ne söylediğini, nasıl söylediğini öğrenen kişidir. Mayakovski Genç Şaire şöyle öğütler veriyor.
“Şiir için yenilik şart. Bu yenilikte sözcüklerin büyük payı var. Şair sözcük malzemesini, sözcük bileşimlerini yeniden işlemeli. Eğer dizelerde alışılmış sözcükler varsa ,bu eski sözcüklerin yeni sözcüklere oranı saptanmalı. Karışımdan iyi şiir doğup doğmadığını yeni sözcüklerin niceliği ve niteliği belirler. Şiir ancak eğilimin 0olduğu yerde vardır. Şiirsel bir çalışmaya başlarken şair şu verilere dikkat etmeli: toplumsal bir sipariş, toplumsal bir sorun bulunmalı, ve bir şiir bir sorunun çözümüne yardımcı olmalıdır. Şair sınıfın arzularını bilmelidir. İmge şiirde araçtır, amaç değil. İmgeyi amaç edinenler şiirin teknik yanlarından yalnızca biri üstünde çalışıp şiiri de tek yanlı bir çalışmaya tutsak ederler. Her şiirsel yapıtın kullandığı malzeme ve uyguladığı yöntem yeni olmalıdır. Yazın yaşamındaki eyyamcılığı, bireyciliği, aşağılık ve kudurmuş çıkarcılığı yıkın ”
Joachim du Bellay ise “Yazın dilini besleyip geliştirin .Dile erdemini , güzelliğini kazandıran insanların istek ve çabalarıdır. Dilin üstünde durmadığı , az tanıdığı mecazi anlamları araştırın” diyor.
Genç şair’in şiirini geliştirebilmesi için dışardan gelecek yardımlara ihtiyaç duyması çok doğal. Çünkü şiirine yapılacak eleştirilerin biçimi onun için bir sorundur. Kitap okuma alışkanlığı gelişmiş bir şair, kendine yardım edebilen kişidir. Kişinin kendisini geliştirebilmesinde ki ilk koşulun kendisini tanımakla ilişkili olduğunu bilir.
Bu düşünceden yola çıkarak genç şair, niteliksel özelliklerinin anlaşılmasını bekler ve gerçekte neyi istediği , sorunlara nasıl yanıt bulacağı onun için önemlidir. Burada söz konusu olan da Şair ve Genç Şair ilişkisidir. Ya da genç şairlerin kendi içlerindeki ilişkilerdir.
Yönlendirmelerin ve eleştirilerin niteliği yeni şairlerin motivasyonu anlamın da önemi büyük. Genç arkadaşların , yapılan eleştirilerden korkup pes ettiğini görüyoruz. Ilımlı yaklaşarak ve kişinin kendisine inanmasını sağlayarak bu iş daha kolaylaştırmak mümkün. Ülkemizde, yaygınlaştırılmış şiir okulları olmadığı için genç şair alaylı yetişmek ve geliştirilmek zorunda ,bu sorumluluk doğal olarak ustalara düşüyor . Bunları yazarken, sesli düşünüyorum : Editörler, dergilere gönderilen şiirleri yayınlamıyorlarsa, nedene yönelik açıklama yapabilir mi veya dergileri takip ederek şairler hakkında fikir edinebilirler mi acaba.
Çünkü ; Bu iyi niyet ilişkisi genç arkadaşların önemsendiğini hissettireceğinden daha iyisi için çaba harcayacaklardır. İletişimi ve bu konuda özgüveni yeterli olmayan birisi için bu tutum çok önemli olabilir .Bugün varlığını sürdüren dergilerin bazılarında ki kadrolaşmalar, (seçilen şair ve şiirler) sadece genç şairleri değil,aynı zamanda diğer şairleri etkileyecektir. Konuyla ilgili olarak başka bir şey daha eklemek gerekirse, şiir eleştirmenlerin az olması büyük şansızlık elbette. Ancak daha önemlisi, Ülkemizde okuma oranının düşük olması eğitim ve fırsat eşitsizliğiyle ne kadar paralelse sistem- sanat ilişkisi de o kadar paraleldir. Güdümlü bir sanat anlayışı hareket alanını kısıtlayacağından var olma sürecini de zorlaştıracaktır diye düşünüyorum. Bu koşullarda genç şair ve usta şairlere ne kadar iş düştüğünü varalım hepimiz düşünelim.
Aydanur Saraç
2001 Aralık
-Oktay Taftalı (Ahlak ,Estetik ve Şiir) Gendaş Yayınları
– S’imge (Aylık Edebiyat Dergisi 1.sayı)
– Kavram – Karmaşa ( Şiir – Eleştiri Dergisi –20.sayı)